Perşembe, Aralık 04, 2008

Ticari zeka diye ben buna derim...

Neden bahsediyoruz?
Bir filmden. Bir Türk filminden: Issız Adam'dan bahsediyoruz.
Tabii ki işin sanat boyutu var; beğeniriz, beğenmeyiz. Ama nihai olarak gişe başarısına bakılmaz mı? Yapımcı ve yönetmen ne ile ilgilenir? Tabii ki gişe başarısı...
Issız Adam, 1 milyon seyirciye koşuyor...
Peki bu başarı nasıl yakalanabiliyor?
Bu işi küçümsediğimiz, basit bir ticari mantık yürütüldüğünü iddia ettiğimiz, dar bakışla analiz ettiğimiz akla gelmesin. Filmi izleyen biri olarak kapıldığımız hissiyat buydu, ne yapalım...
Filmin konusunu izleyenler biliyor. Bilmeyenler de başka yerden okur.
Filmin sonunda kadınların çoğunun ağladığına tanık oldum. Hissiz bir erkek olduğumu düşünmeyin, ben ağladım mı? Hayır. Hissiyatım şu idi; kentli kadınlar arasında (hatta kasabalarda bile) kalbi kırık olanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. "Kıymetim bilinmedi" biçiminde bir özete sahip duygular, gözyaşı olup damlıyordu tabii ki...
Kadınları etkileyecek, onları sinema salonlarına sokacak bir tema, ki bunun medya kanalıyla kamuoyuna iyi duyurulduğunu düşünüyorum, gişe başarısı olasılığını yükseltiyor.
Sadece bu film değil, sinemamızda 'kırık kalp' öyküleri her zaman satar. Şarkılar da...


Hiç yorum yok: