Pazar, Aralık 14, 2008

Mehmet'in anlayamadığı neymiş?


Eyüp Can Hürriyet'e yazmış...(Bayram nedeniyle Referans çıkmayınca tabii, haberin elde 'patlamaması' için olmalı)

Konu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek.

Bakan Şimşek, uzun bir süre eleştiri yağmuruna tutuluyordu. Teknisyen niteliği olan bir kişi idi.
Kendisinin bu noktaya gelmiş olması da bir başarı öyküsü idi. Ama iş siyasete gelince, o teknik adamın, gereğini yapmasını bekliyorsunuz. Neyse, hepimizin bildiği gibi Mehmet yapamadı.

Eyüp Can'ın yazısından anlaşılıyor ki; Mehmet, kendini ifade etmek istemiş. Bildiğimiz kadarıyla bu yazıda ifade edilenler tekzip edilmedi. Görünmeyen kaynak olarak aslında 'Mehmetin dediği' şu; "Ben aslında iyi biriyim. Siyasete girdik. Ama işler tekniği bilmekle olmuyormuş. Başbakan'ın kafasında başka öncelikler varmış. Ben gerekeni söyledim, uyardım, ama fırça yedim, 'Meselenin bir de siyasi boyutu var Mehmet. Sen siyasetten anlamazsın' denildi"....
Tamam da, kime ne yararı var?
Bu kadar zaman boşa gitti.
Biz de soralım o zaman Mehmet'e; istifa müessesesi diye bir şey var Mehmet. Hiç duymuş muydun?
Bir başarı öyküsü nasıl böyle heder edildi?
Biz de anlayamadık, sen anladın mı Mehmet?

Cuma, Aralık 05, 2008

Sözün de yetersiz kaldığı enstantaneler vardır...







Çin'in önemli birçok yerini dolaştım. Ama içimde ukde kalan bir şey vardı; Xian (Şian) kentinde bulunan 'Terracotta savaşçıları'nı görmek...
(fotoğrafı büyütmek için üzerine tıklayınız)

Öyküsü şöyle; 1974'de bir çiftçi artezyen kuyusu açarken tesadüfen kilden yapılmış bir ordunun ilk parçalarını bulur. Çin'in ilk imparatoru Qin Shi Huang'ın ölümünden sonra (MÖ 210) onu koruması için kilden askerler, atlar ve silahlar yapılmıştır. Sayısı da 10 bini bulur. 2200 Yıl toprak altında bulunan bu kilden ordu günyüzü ile tanışır. Muhteşem bir şey...

İşte dün şu sitede aşağıdaki fotoğrafı gördüm; sözün yetersiz kaldığını düşündüm...

Perşembe, Aralık 04, 2008

Ticari zeka diye ben buna derim...

Neden bahsediyoruz?
Bir filmden. Bir Türk filminden: Issız Adam'dan bahsediyoruz.
Tabii ki işin sanat boyutu var; beğeniriz, beğenmeyiz. Ama nihai olarak gişe başarısına bakılmaz mı? Yapımcı ve yönetmen ne ile ilgilenir? Tabii ki gişe başarısı...
Issız Adam, 1 milyon seyirciye koşuyor...
Peki bu başarı nasıl yakalanabiliyor?
Bu işi küçümsediğimiz, basit bir ticari mantık yürütüldüğünü iddia ettiğimiz, dar bakışla analiz ettiğimiz akla gelmesin. Filmi izleyen biri olarak kapıldığımız hissiyat buydu, ne yapalım...
Filmin konusunu izleyenler biliyor. Bilmeyenler de başka yerden okur.
Filmin sonunda kadınların çoğunun ağladığına tanık oldum. Hissiz bir erkek olduğumu düşünmeyin, ben ağladım mı? Hayır. Hissiyatım şu idi; kentli kadınlar arasında (hatta kasabalarda bile) kalbi kırık olanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. "Kıymetim bilinmedi" biçiminde bir özete sahip duygular, gözyaşı olup damlıyordu tabii ki...
Kadınları etkileyecek, onları sinema salonlarına sokacak bir tema, ki bunun medya kanalıyla kamuoyuna iyi duyurulduğunu düşünüyorum, gişe başarısı olasılığını yükseltiyor.
Sadece bu film değil, sinemamızda 'kırık kalp' öyküleri her zaman satar. Şarkılar da...


Pazartesi, Aralık 01, 2008

ABD 'resmen' resesyonda...

Deniz Gökçe yazılarında ısrarla "ABD resesyon yaşamayacak" diye tutturmuştu. Hatta '12 yıl ABD'de yaşamış olmayı' da bu iddiasına önemli bir analiz gücü kattığını da düşünüyordu. Bu süreçte aklı başında ve soğukkanlı bir iktisatçı olarak gördüğümüz Osman Ulagay'a (Cumhuriyet'teki yazılarıyla hangimizin ekonomi nosyonunda katkısı yoktur acaba?) da dokundurmuştu. O da, "ben zamanı gelince sana yanıtımı vereceğim" tarzından bir yazı döktürmüştü. Öyle ya, NBER bu konuda tescil makamı idi. Onların açıklaması beklenmeliydi.
Bugün bu açıklama geldi.
ABD, 2007 son çeyrekten itibaren resesyonda imiş.
İyimserlik, kötümserlik ve gerçekçilik...
Kimseyi iyimserlik ya da kötümserlikle suçlamam.
Ama biri bana "gerçekçilikten uzaksın" deseydi, takkemi önüme alıp düşünürdüm...

Zartiki zirtov...

(Haberin içeriğini idrak etmek için, başlığımız hızlı biçimde ve içinizden tekrarlanmalıdır.)
Kriz bu, herşeye muktedir.
İşte şu habere bakılırsa, Malthus'un kemikleri sızlayacak bu gidişle...

Sendikasyonda 'yol ve hava' durumu

Küresel krizde ekim ayında dünyayı sarsan dalgalanmadan sonra ilk sendikasyon yenilemesi TEB tarafından yapıldı.
TEB, geçen yıl bir yıl vadeli olarak sağladığı 240 milyon EUR miktarındaki sendikasyonu, bu yıl yine bir yıl vade ile 140 milyon EUR ve 60 milyon USD (iki dilimli) olarak sağladığını ilan etti.
Yeniden çevirme oranı kabaca yüzde 80.
Bu sendikasyonda dikkatimi çekenler;
1. En başta, bu sendikasyonun BNP Paribas tarafından liderliğinin yapılmış olması. Yani bankanın uluslararası nitelikli sahibi yapmış. Bu yıl bunun iletişimi fazla yüksek tondan olmamış.
2. Maliyeti: geçen yıl Euribor+0.30 baz puanmış, bu yıl Euribor+yüzde 2 olmuş.
3. EUR cinsinden olarak bakılırsa, çevirme oranı yüzde 60.
4. Uluslararası sahipliğe sahip bir bankanın sendikasyon 'fotoğrafı' ve başarısı bu. Bunun anlamı, işler o kadar da kolay olmayacak demek.